Bülbülüm altın kafeste…

Geçtiğimiz günlerde Beykent Üniversitesi’nde “Şiir Çevirisinin Sorunları” başlıklı bir panel düzenlendi. Prof. Dr. Ataol Behramoğlu yönetiminde, Prof. Dr. Cevat Çapan, Ahmet Cemal ve Yaşar Avunç’un katılımıyla yapılan panelde, üstatların deneyimlerini ve önerilerini dinleme fırsatı bulduk.

Panel katılımcılarının ortak görüşü, “çevirinin bir yaratım süreci” olduğuydu. Zaten çevirmen ile İnternet ortamında sunulan çeviri programları arasındaki farkı yaratan da, insana özgü bu “yaratım gücü”. Diğer bir deyişle, bir dilde söylenmiş bir türkünün, başka bir dilde de aynı (ya da benzer) güzellikte söylenebilmesi…

Ama çevirmenin yaratıcılığı ne kadar özgür olabilir? Her zamanki gibi, bu özgürlüğün sınırları belirsiz kaldı. Çünkü çeviri, doğası gereği sınırları çok kesin olarak belirlenemeyen bir süreç. Ve belki de güzelliği bu belirsizlikten kaynaklanıyor.

Yine de bazı ölçütler var elbette. Her şeyden önce de her çevirmenin kendi kendine belirlediği ölçütler var. Sözgelimi Ahmet Cemal konuşmasında, çevirdiği bir kitaptaki 17 satırlık cümleden söz etti. Denizin hareketleriyle özdeşleştirilen bir duygulanım söz konusuymuş bu cümlede. Hem içerik hem de yapı açısından zor olan cümle, kitabın başka dillere yapılan çevirilerinde bölünmüş. Ahmet Cemal ise bölmek istememiş, sözcükleri kafasında evirip çevirerek bir yol bulmaya çalışmış. Yine de ortaya çıkan sonuç onu pek memnun etmemiş. Aradan biraz zaman geçmiş. Deniz kıyısında otururken birdenbire sözcükler tıpkı bir yapboz gibi yerleşivermiş yerlerine ve 17 satır hiç bölünmeden çevrilivermiş. Bölmek de bir yöntem olabilirdi ama Ahmet Cemal’in içine sinmeyecekti besbelli. İşte çevirmenin cesareti ve inadı!

***

Sadece cümle yapıları değil, sözcük seçimi de önemli bir özgürlük (ve kısıtlama) alanı. Hele ki Türkçe gibi, geçmişten getirdiği sözcük birikimi epeyce güçlü olan dillerde… Bu köşenin temelini oluşturan “çeviri”yi ele alalım. Türk Dil Kurumu’na göre, bu sözcüğün tanımı “bir dilden başka bir dile aktarma”. Bir de “tercüme” sözcüğü var. Arapça “terceme”den gelen bu sözcük yine TDK tarafından sadece “çeviri” olarak açıklanıyor. Oysa Arapça bir sözlüğe bakıldığında karşımıza tek başına “çeviri” anlamı değil, aynı zamanda “yorumlama, açıklama” anlamındaki “şerh” ve “izah” sözcükleri de çıkıyor.

Çevirinin sadece bir dilden başka dile aktarım değil, aynı zamanda kültür aktarımı da olduğunu daha önce belirtmiştik. Bu durumda “çeviri” sözcüğü yerine, “tercüme” sözcüğü daha uygun olmuyor mu?

Bu konuda elbette ki kişisel görüşler ve hitap edilen okur kitlesi belirleyici oluyor. Arı Türkçe sözcükleri tercih eden bir çevirmen ile eski Türkçeyi “yok saymayan” bir çevirmen arasında “daha iyi – daha kötü” diye bir ayrım yapmak mümkün müdür? Kişisel görüşüm, anlamı tam olarak verebildiğimiz sürece arı Türkçeyi kullanmak; yeterli bulmadığımız zamanlarda ise eski Türkçenin nimetlerinden yararlanmak. (Tahmin edeceğiniz gibi, burada “nimet” sözcüğünün yerine geçebilecek güçte bir başka sözcük bulamadım.)

Sözcük seçimlerinin zorluğu ve güzelliği, dillerin zenginliğinde yatıyor aslında. George Perec’in yakın zamanda okuduğum “olağan-içi” adlı kitabında şöyle bir bölüm vardı: “Fransızlar bir yolu adlandırmada yedi kelimeden daha fazlasını bulamazken (rue, avenue, boulevard, place, cours, impasse, venelle) İngilizlerin en az yirmi kelimesi var (street, avenue, place, road, crescent, row, lane, mews, gardens, terrace, yard, square, circus, grove, greens, houses, gate, ground, way, drive, walk vs.)…” Diller arasındaki bu farklılıklar çevirmenler için ne büyük sancılara yol açıyor!

***

Özetlemek gerekirse, çevirmen yaratıcıdır. Yaratıcılığının doğal getirisi olarak da özgürdür. Diğer yandan da kısıtlanmıştır. Kısıtlanmanın nedeni de kaynak metnin anlamı, biçemi ve bütünlüğüdür. Kısacası iyi bir çevirmen, altın kafes içinde bile olsa en güzel sesiyle şakımayı başaran bir bülbüldür.

  • olağan-içi, Georges Perec, çeviren: Zeynep Bengü, Everest Yayınları, İstanbul, Nisan 2009

“Lafı Çevirmeden” köşesi, Remzi Kitap Gazetesi, Haziran 2009

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir