Şopi ya da Şopi

Önce açık açık söyleyeyim: Schopenhauer’den hazzetmiyorum. Genelde hemcinslerim Şopi’nin kadınlara bakış açısından dolayı benzer hisleri paylaşıyor ama benim için asıl sebep bu değil.

Dehanın kibirle karıştığı bir söylem beni müthiş rahatsız ediyor. Goethe’nin, Nietzsche’nin, Dostoyevski’nin ya da Perec’in yaratıcı ve üretici dehası çok daha samimi geliyor bana. Neticede felsefeci değil, sadece bir okurum. Ve seçme özgürlüğüne sahip olduğum sürece Şopi’yi pek sık seçeceğimi sanmıyorum.

Diğer yandan, Şopi ile Ahmet Aydoğan’ın bir araya gelmesi de benim için bir başka sorun.  (Bu noktada çeviri konusunda ahkam kesmeye başlıyorum.) En son Say Yayınları’ndan çıkan Seçkinlik ve Sıradanlık Üstüne‘yi okumaya çalışırken, gerçekten Şopi’yi okuduğumdan bir türlü emin olamadım. Bu, çeviri bir kitap için ciddi bir sorun. Almanca bilmediğimden (henüz!) teyit etme imkanım da yok. Ama neticede çevirmenliğimin 22. yılındayım ve okuduğum metinlerle ilgili az da olsa bir sezgi geliştirdim sanırım. Yazarı araştırıyor, düşünüyor, hissetmeye çalışıyor, sonra da kitapta yazarın kokusunu arıyorum. Bulamadığımda sinirleniyorum.

Bir de “ya da” meselesi var. Kitapta (görece) o kadar çok cümleye dipnot düşülüp “ya da ……”  diye aynı cümlenin farklı bir çevirisi verilmiş ki inanamadım. Felsefi bir metin olması, farklı yorumlara açık olmasını da beraberinde getirebilir elbette. Çevirmen önce okur olarak kendi okumasını (ve çalışmasını) yapıp ulaştığı sonucu aktarır. Bundan sonraki yorumlar okurun işidir. En azından ben böyle biliyorum.

Rahmetli Ahmet Cemal’le yaptığımız söyleşide, “Çeviri için çok sevdiğim bir tanım var. ‘Doğru ve yerinde feda etme sanatı’ diyorlar çeviriye,” demişti. Yani çevirmenin her sözcükte bir karar vermesi gerekiyor. Verdiği her kararla ötekini dışarıda bırakıyor. Belki de ne yaparsa yapsın, sonunda yine Kierkegaard gibi düşünecek: “Evlen, pişman olursun; evlenme, ondan da pişman olursun; evlen ya da evlenme, ikisinden de pişman olursun; ya evlenirsin ya da evlenmezsin, ikisinden de pişmansın.” Ama sonu pişmanlık bile olsa, bu karar verilmezse okur çevirmene nasıl güvenecek?