Bir zamanlar İlhan İrem’in “Ali, Veli, Maria” isimli şarkısı çok popülerdi. “Ali, Veli, Maria, siyahı beyazıyla, işte bizim bu dünya.” Hatırladığım kadarıyla şarkıda, herkesin aynı dünyayı paylaştığından, insana özgü duyguların her yerde aynı olduğundan dem vuruluyordu. Elbette ki insanın olduğu her yerde benzer mutluluklar, acılar, umutlar, hayal kırıklıkları yaşanıyor… Fakat sanki çocukların dünyasında bu benzerlikler çok daha fazla.
Maddeci hırslarla henüz beslenmemiş (en azından büyükler kadar çok beslenmemiş), yaratıcılıkları henüz köreltilmemiş, umutları henüz kırılmamış çocuklar, dünyaya aynı pencereden bakıyor adeta…
Bunu yazdıktan sonra, acaba çok mu iyimserim diye kendimden kuşkulandım doğrusu. Savaşı yaşayan, yoksullukla mücadele eden, eğitim alabilmek için kilometrelerce yol kat eden çocukları düşündüm. Ve sonra da Mecit’i…
İranlı yetim ve yoksul Mecit’i… Ama aynı zamanda da onurlu, eğlenceli, afacan Mecit’i…
Yokluğun içindeki ışık
Mecit, İran’ın çocuk edebiyatı alanındaki en ünlü yazarlarından Houshang Moradi Kermani’nin kahramanı. Daha doğrusu Mecit; Kermani’nin çocukluğu, geçmişi, umutları, saflığı…
Nezahat Başçı’nın çevirdiği Kermani öyküleri, Kelime Yayınları tarafından üç ayrı kitap haline getirilmiş. Üstelik öykülerin devamı da gelecek gibi görünüyor.
Şimdilik “Reçel Kavanozu”, “Ayın On Dördü Gibi” ve “Mecit’in Maceraları” Türkiyeli okurlarla buluşuyor. “Reçel Kavanozu”, yeni aldığı reçelin kapağını bir türlü açamayan bir çocuğun öyküsünü anlatıyor. Çocuk, açılmayan kapak sorununu çözmenin peşine düşerken, semt halkı ayrı telden çalıyor. Sonunda da ortaya gerçekten gülünç ve aynı zamanda da hüzünlü bir tablo çıkıyor.
“Ayın On Dördü Gibi”, bir kültür merkezinde ders veren bir karikatür öğretmeninin, çocukların hayatında ve bakış açısında yarattığı değişiklikleri yansıtıyor.
“Mecit’in Maceraları”nda ise birbirinden güzel 12 öykü yer alıyor. Fakat Hans Christian Andersen Jüri Özel Ödülü ve UNICEF Çocuk Ödülü sahibi Kermani’nin heybesinde daha epey öykü var gibi görünüyor.
Kermani’nin öykülerinin çoğunun kahramanı olan Mecit, annesi ve babası öldüğü için, Kerman şehrinde ninesiyle birlikte yoksul bir hayat yaşıyor. Bakkal amcalar, berberler, öğretmenler, komşular… Bu kahramanların çizdiği sıcak tabloya bir de Mecit’in çocuk dünyasını ekleyince, insan bazı öyküleri okurken kahkahalarına engel olamıyor.
Mecit, çocuk ruhunun getirdiği cesaret, umut ve hayal gücüyle, yaşamındaki sıkıntıları bile güzelliğe çevirebiliyor. Öte yandan, yaptığı hatalardan ders almayı, çevresini gözlemlemeyi, gerekirse yetişkinleri uyarmayı da biliyor. Yani bir yanıyla çocuk olan Mecit, bir yanıyla da “benim” diyen yetişkine ders verebiliyor.
Kermani’nin dilinin en güzel özelliği yalınlığı… Gerek mekanlar gerekse karakterler son derece sade bir dille aktarılıyor. Üstelik öykülerde kesinlikle didaktik bir ton bulunmuyor. Yani insan bu öyküleri okurken, öğrendiğini fark etmeden öğreniyor. Kermani, okurlara sadece bazı temel ahlaki değerleri değil, İran’a özgü gelenekleri de aktarıyor.
Kermani Türkiye’de yeterince tanınıyor mu?
Türkiye’de çocuk edebiyatı giderek gelişen bir alan… Bir dönem cendere içinde kaldığı gözlemlenen çocuk edebiyatında, Türkiyeli yazarlar kadar yabancı yazarlar da önemli bir yer kazanıyor. Houshang Moradi Kermani de bu yazarlardan biri olmayı fazlasıyla hak ediyor. Zaten dünya, bu yazarın değerini bizden çok daha uzun zaman önce anlamış.
Kermani’nin eserleri başta Almanca, İngilizce, Fransızca, Felemenkçe, Arapça, Çince, Korece, Yunanca ve Ermenice olmak üzere çeşitli dillere çevrilmiş. Kitapları, Hans Christian Andersen Jüri Özel Ödülü ve UNICEF Çocuk Ödülü de dahil olmak üzere pek çok ödül almış. Bu kitaplar sayısız filmde de senaryo metni olarak kullanılmış ve bu filmler çeşitli film festivallerinde ödüle layık görülmüş.
Kısacası, dünya Kermani’yi zaten tanıyor. Alçakgönüllü yazarımız ise, “Biz İranlılar, pişirdiğimiz güzel yemeklerden birer tabak da komşularımıza veririz. ‘Komşu tabağı’ adını verdiğimiz bu tabaklar genelde boş dönmez. Sanırım böyle bir alışkanlık Türkiye’de de var ve siz sevgili Türkiyeli çocuklar da bizim komşumuzsunuz. Elinizde bulunan bu kitap, benim sizlere ‘komşu tabağı’ içinde sunduğum bir öykü kitabıdır. Yıllarca sizin ‘komşu tabağı’ içinde bize gönderdiğiniz öykü ve şiirleri büyük bir zevkle okudum,” diyor.
Kısacası, Kermani’nin güçlü ama sade anlatımı, yaratıcı konuları ve “gerçeklik” duygusunu fazlasıyla yansıtan kurguları, komşuda pişiyor ve nihayet bize de düşüyor!
Radikal Kitap, Ekim 2008