İlk Adımda Tökezlemek

Fikir üretmek güzel. Kafanızın içindeki “ideal” dünyada, fikri ortaya çıkardıktan sonra her şey tıkır tıkır işliyor, sayfalar akıyor, ortaya şahane bir iş çıkıyor. Ama o fikir kafanızın dışındaki dünyaya ulaştığı anda, işler sarpa sarıyor. Bende de öyle oldu. Konu kabul edildi, yayın kurulundan geçti, detaylı araştırma için kolları sıvadım. Ve ilk adımda tökezledim!

Tabii burada en büyük kısıtlama şuydu: Gerçek bir olaya dayanıyor benim kitap. Yani gerçekten yaşamış bir kişi var, gerçekten yaşanmış bir olay var. Dolayısıyla gerçeği bükmek gibi bir lüksüm olamaz. En fazla, o gerçeğin üzerinde durduğu zemini süsleyebilirim, dönemin ruhuna uygun zenginleştirmeler yapabilirim, farklı olaylar arasında paralellik kurabilirim. Hepsi bu. Dolayısıyla “kurgu” bir dünya kuramam, sadece olup biteni kurgusal bir düzleme taşıyabilirim. “Oh, ne kolay iş; olay hazır, kişi hazır” diyebilirsiniz. Vallahi öyle değil. Karakterin bir tavrından hoşlanmayıp değiştiremezsiniz. Yaptığı bir işi “aman bu da ne saçma” deyip silemezsiniz. Bağlantıda olduğu bir kişiyi “bu adam bu role uygun değil” deyip metinden çıkaramazsınız. Yani kesinlikle özgür değilsiniz.

Bu durumda yapılacak en doğru şey, mümkün olduğunca fazla bilgi toplamak. İşte bu da çok çok çok büyük bir emek ve ciddi bir sıkıntı demek.  En başından beri başvurduğum kaynakların, araştırdığım arşivlerin, gittiğim acayip yerlerin, ulaşmaya çalıştığım kişilerin listesini yazarım bir ara. Sonunda elde ettiğim bilgiler ise araştırmaya kıyasla mini minnacık desem abartmış olmam. Akıllı işi değil sanırım:) Özellikle de bizimki gibi arşiv kültürü gelişmemiş, kayıt tutma konusunda zayıf ülkelerde bu daha da büyük bir sıkıntı. Üstelik araştırdığım dönem 17. yüzyıl filan değil. 1930’lardan bahsediyorum! Çoğu zaman yabancı kaynaklarla çalışmak daha verimli oldu.

Bir de şunu öğrendim: Araştırma işi bitmiyor. Bu yüzden kendi kendinize bir sınır koymanız gerekiyor. En azından ana olayı toparlayabilecek kadar bilgiye ulaştığımda zamanımın tümünü araştırmaya vermeyi bıraktım. Tabii hâlâ bazı konularda kaynak taraması yapıyorum ama bütün enerjimi ve vaktimi buna ayırmıyorum artık. Çünkü o zaman kitap yazılamıyor! Ve editörüm 50 bin kelime istiyor:)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir