“Tom Sawyer’ın nesi sansürlenir yahu” diyorsanız, Mark Twain’in karanlık tarafıyla henüz tanışmamışsınız demektir. Twain’in çocukken bizlere okutulan kitapları, sadece çocukların gözünde macera romanları olabilir. Yetişkinlikte de okunduğunda görülecektir ki sistemin çarklarını, neredeyse Chaplin’in “Modern Times”ı kadar iyi açıklar Twain.
Bir çiti boyamak yerine ballandırıp ballandırıp öteki çocuklara boyatmak, tıpkı Rıfat Ilgaz’ın “Hababam Sınıfı” gibi eğlencelidir. Ve yine tıpkı “Hababam Sınıfı” gibi, insan tabiatı hakkında çok şey anlatır. Her gün, dünyanın her yerinde süslenip püslenip hepimize yutturulan yalanları bir hatırlayın. Cebinde beş kuruşu olmayanların bile bir “yücelik” peşinden giderek itibardan pay alma çabalarını düşünün.
Gelelim sansürlenen kitaba: “Letters from the Earth” (Dünyadan Mektuplar). Twain 1910’da öldüğünde farklı müstear isimlerle yazdığı ve pek çok yerde yayımlanmış/hiç yayımlanmamış o kadar çok yazısı var ki bunların ciddi bir edisyondan geçmesi gerekiyor. Üstelik sürekli yeni yazılar da bulunuyor. Yayımlanmamış yazılarının “binlerce sayfa” olduğu söyleniyor. Twain’in çok güvendiği Albert B. Paine, yazarın ölümünden sonra bunlardan yararlanıp epeyce kitap yayımlıyor. O da 1937’de öldükten sonra bu vazife Bernard DeVoto’ya geçiyor. DeVoto 1939’da “Letters from the Earth” kitabını derleyip basıma hazır hâle getiriyor. Fakat Twain’in kızı (yaşayan tek varisi) Clara, bu kitaba izin vermiyor. Tahmin edin neden? Elbette ki bu yazılar, “babasının dini inancını doğru yansıtmadığı” için. Özetle çekiniyor Clara. Hem kendi adına hem de babasının itibarı adına korkuyor.
Peki bu kitapta sansürlenecek ne var? Yukarıda da yazdığım gibi, bu bir derleme. Yani Mark Twain’in kimi tamamlanmış kimi ise yarım kalmış öykülerinden, denemelerinden, parçalar hâlindeki yazılarından oluşturulmuş bir seçki. Dolayısıyla bir nevi fasiküller bütünü gibi düşünebiliriz.
Ben özellikle ilk fasikülden, yani Letters from the Earth’ten bahsetmek istiyorum. Çünkü yüzyıllardır yaşadığımız savaşların, kıyımların, soykırımların, krizlerin, yoksulluğun sebebini o satırlarda bulmak mümkün.
Şeytan dünyaya bakıp, insanların arasında yaşayıp da gördüklerini Cebrail ve Mikail’e anlatırsa neler der? Letters from the Earth işte tam olarak bu. Süreç yaratılıştan başlıyor. Tanrı farklı farklı hayvanlar yaratıp her birine farklı bir “tabiat” uygun görüyor. Örneğin kaplan vahşi, tavşan ürkek oluyor. Sonra insanı yaratıyor ve insanın içine de bu farklı tabiatların hepsini birden koyuyor. Böylece eğlence de başlıyor.
Dünyaya giden ve insanı gözlemleyen Şeytan, insanın kendini nasıl da evrenin merkezi, Tanrı’nın gözdesi, yerkürenin en bilgesi zannettiğini anlatıyor Cebrail ve Mikail’e. Her zaman haklı olduğuna inanan, daima en iyiyi hak ettiğinden emin olan, ahlak kisvesi altında ahlaksızlıkların her türlüsünü yapan, cennetle ödüllendirileceğinden en ufak bir kuşku duymayan insanla düpedüz dalga geçiyor. Bir yandan da fonda Adem ile Havva’dan Nuh’a, oradan Musa ve İsa’ya uzanan bir dinler tarihi resmigeçit yapıyor.
Bütün bu süreçte, tabiatındaki “little little into the middle” tarzı her öğeyi işine geldiği gibi kullanan insan, kendini işlemek yerine kendini yüceltmeyi tercih ediyor. Ne inancında samimi ne de yaşamında. Tanrı’yla ilişkisi bir çıkar hesabına dayanıyor. Hem dünyada hem ahirette. Ruhban ya da yönetici sınıfında da durum farklı değil üstelik.
Sanırım kitabın sansürlenmesinin nedeni anlaşılmıştır. Sansürün kalkma hikâyesi de Mark Twain yazılarına yakışacak derecede ironik. Rivayete göre 1962’de Clara artık dünyanın değiştiğini ve yazıların daha makul karşılanacağını düşünüyor. Dahası, Sovyetler Birliği ABD’nin Twain’e sansür uyguladığını söylüyor. Bu iddiayı çürütmek isteyen Clara da basım iznini veriveriyor. Yani insan tabiatı hep aynı!
Kitabın tamamını Türkçeye kazandırmış bir yayınevi ne yazık ki yok. Ama Dünyadan Mektuplar da dâhil olmak üzere bir kısmı Aslıhan Kuzucan çevirisiyle İthaki’den “Adem ile Havva’nın Güncesi” ismiyle çıkmış. Bilginize…