Kapı açık, içeri buyurun

Kişisel gelişim kitaplarına hep dikkatli yaklaşırım. Çoğu kez, “Zaten bildiğimiz şeyleri farklı sözcüklerle anlatıp duruyorlar,” diye düşünürüm. Böyle düşünmekle de, aslında empatiden yoksun bir insan olduğumu kanıtlıyorum sanırım. Çünkü her ne kadar temelde “aklın yolu bir” de olsa, umutsuz insanlar, içinde kıvrandıkları olumsuz zinciri nasıl kırmaları gerektiğini bilirler ama bunu yapacak gücü bulamazlar. İşte o zamanlarda bu tür kitaplar devreye girer. Özetle, söylenenler bilmediklerimiz değil, uygulamaya koyamadıklarımızdır. Yine de bu tarz kitapları pek okumadığımı itiraf etmeliyim.

Ama kısa süre önce bu tavrımı bir süreliğine rafa kaldırıp, Remzi Kitabevi’nden çıkan “Zor İnsanlarla Başa Çıkmanın Yolları” adlı kitabı okudum. Deneyimli iş eğitimi ve personel danışmanı uzmanı Ursula Markham tarafından yazılan kitap, alışılmış kişisel gelişim kitaplarından epeyce farklı.

Her şeyden önce, “zor insan”larla başa çıkmak için, öncelikle kendimizi tanımamızın gerektiğini söylüyor Markham. Diğer bir deyişle, kendimizi ve düşmanı tanımadan savaşmanın anlamsızlığını vurguluyor. Henüz ilk sayfalarda yapılan şu tanımlama kayda değer: “Zor insanları değiştirmeniz, bir anda sevimli ve uysal hale gelmelerini sağlamanız mümkün değildir. Böyle bir değişim ancak bireylerin kendi istekleriyle ve çabalarıyla gerçekleşebilir. Onları değiştirmeyeceğinize göre, yapabileceğiniz tek şey onlara vereceğiniz tepkileri değiştirmektir. Ne de olsa, bu insanlar düşüncesizce konuşmaya devam ederken, incinen ve üzülen siz oluyorsunuz.”

Demek ki önce “kişi kendini bilmeli” diyeceğiz. Ama nasıl? Kitaba göre, insanlarda üç genel davranış biçimi görülüyor: Saldırgan, boyun eğen ya da atılgan.

Saldırgan insanlar sadece kendilerini önemsiyorlar. Diğer insanları, kendilerine hizmet etmek için yaratılmış varlıklar olarak görüyorlar. Şöyle bir düşününce, çevrenizdeki saldırganları hemen bulacağınızdan eminim! Ne de olsa her yerde var bu insanlar.

Boyun eğenler ise, kitabın ifadesiyle, “Saldırgan insanın tam tersine, boyun eğen insan başkalarının gereksinimleri için kendi gereksinimlerinden sürekli fedakârlık yapan kişidir.“

Atılgan davranış biçimi ise hem kendimiz de dahil olmak üzere herkese adil davranabilmek, hem de zor insanlarla başa çıkmak için benimsememiz gereken tavır. Kimdir bu atılgan insan? “Atılgan insan, başkaları kadar kendisini ve kendi haklarını da düşünen kişidir. Diğer insanların üzerinde egemenlik kurmak yerine, herkesle eşit konumda olmak ister. Atılgan insan genellikle, sözünü ettiğimiz üç insan tipi arasında, kendine belirlediği hedeflere ulaşan tek insandır.”

Dolayısıyla, kitabı okurken öncelikle kendi davranış biçimlerimizi anlamaya çalışıyoruz. Sonra, ikinci aşama geliyor: Zor insanlar kimlerdir? Ursula Markham, zor insanları 13 temel tipe ayırıyor ve her birine Janet, Arnold, Helen gibi isimler vererek, bu tiplerin gözümüzde canlanmasını sağlıyor. Bu zor insanlardan kimisi önüne çıkan her şeyi ezip geçerken, kimisi karşısındakini sürekli aşağılıyor, kimisi olumsuz bakış açısıyla herkesin içini karartıyor. Kitabı okurken çevrenizdeki insanları düşünüp, bu insan tiplerinin ne kadar “gerçek” olduğunu fark ediyorsunuz.

Zor insan tiplerini de tanımladıktan sonra sıra bunlarla başa çıkmanın yollarına geliyor. Diğer bir deyişle, teşhis tamam, peki ya tedavi? “Zor İnsanlarla Başa Çıkmanın Yolları”, tedavi aşamasında karşımızdaki kişinin özelliklerine göre tavır almayı öneriyor. Karşınızdaki kişiyi tanıyıp ona göre davranırsanız, kişilik çatışması yaşama olasılığınız o kadar azalıyor. Kitapta genellikle iş dünyasından örnekler veriliyor ama aynı yöntemi evliliklere uygulamak da mantıklı geliyor doğrusu.

Çatışmaların en büyük kaynaklarından biri, iletişim sorunları. Kitapta bu konuda yapılan bir tespitin altına imza atmamak olanaksız: “İletişim yetersizliği, aslında zor olmayabilecek insanları bile zor insanlara dönüştürebilir ve zaten sorunlu olan insanları daha da büyük baş belaları haline getirebilir!” Dolayısıyla, beladan uzak durmak için, iletişim yollarını bilmek gerekiyor. Sağlam bir iletişimin yolu ise sadece mesajı iletmekten değil, aynı zamanda verilen mesajı iyi dinlemekten ve vücut dilini iyi kullanıp anlamaktan geçiyor.

Bana göre kitabın en güzel bölümlerinden biri “hayır diyebilmek” ile ilgili. Bu konuda beceriksiz olduğumu ve asla değişemeyeceğimi düşünürdüm. Oysa “hayır” diyebilmek mümkün. Üstelik uzun vadede çok da yararlı. İncelikle ama kesin bir dille söylenmiş bir “hayır”, yeri gelip bir dostluğu, ilişkiyi, işi kurtarabiliyor.

Günlük yaşamımızda en çok işe yarayacak bilgilerden birisi de şikâyetlerle başa çıkmakla ilgili. Özellikle iş dünyasında bizleri en çok yıldıran konulardan biridir şikâyetler, çünkü karşımızdaki kişi mutsuzdur, beklentileri karşılanmamıştır, haklı ya da haksız bir suçlama vardır. Bunlarla başa çıkmak ise, deyim yerindeyse “her babayiğidin harcı değildir”. Daha doğrusu, ben öyle zannediyordum. Oysa şikâyetlerle sakin ve çözüm odaklı bir şekilde başa çıkmak mümkün. Üstelik hiç de zor değil. Nasıl mı? Yöntemi öğrenmek için Ursula Markham’a kulak vermeniz gerekiyor.

“Zor İnsanlarla Başa Çıkmak”, etkili liderliğin ipuçlarını da veriyor. Yetki alan herkesin ne yazık ki yetkin olamadığı bir dünyada, hem yetkililerle başa çıkmanın hem de yetkileri doğru kullanmanın yöntemleri örneklerle açıklanıyor.

Kitabın son bölümü ise bütün bölümlerin içeriklerini madde madde özetleyen bir “cankurtaran”. Yani kitabı bir kez baştan sona okuduktan sonra, başınız sıkıştığında bu “cankurtaran”a sarılarak sorunlarınızı çözmenin yollarını öğrenebilirsiniz.

Elbette ki hiçbir kişisel gelişim kitabı tek başına işe yaramıyor. Okunanları özümsedikten sonra, hayata geçirmek için istek duyması gerekiyor insanın. Duyulacak istek ise, öğrenilenlerin bize ne kadar yararlı olacağıyla orantılı. Ursula Markham, yılların getirdiği deneyimle, daha başarılı bir iş hayatının, daha huzurlu bir özel yaşamın kapısını aralıyor. O kapıyı itip içeri girmek ise bize kalıyor.

 

Elif Tozar mahlasıyla, Remzi Kitap Gazetesi, Aralık 2009

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir