Romantik yazı

Bana göre bilgisayarın getirdiği en önemli kazanım internet. Aradığımız bilgileri kolayca bulabilmek az buz bir nimet değil. Ansiklopedi karıştırdığımız günleri unuttuk mu? Tek kaynak yetmezdi, evlerde birkaç farklı ansiklopedi seti olurdu. Yine de bir şeyler eksik kalırdı sanki… Ansiklopedilerde “deneyim” ve “paylaşım” sınırlıydı. Oysa internetle birlikte, çoğu sözcüğün, kavramın, bilginin sadece anlamlarını değil, kullanım alanlarını, deneyimlere dayalı yorumlarını, çağrışımlarını da öğrenir olduk.

Bu anlamda benim en sevdiğim internet ortamlarından biri bloglar. Ve düzenli olarak takip ettiğim bloglar var. Bunlardan biri de Book View Cafe Blog. Ursula K. LeGuin, Chris Dolley, Phyllis Irene Radford, Deborah J. Ross gibi isimlerin kurduğu bir yazarlar topluluğunun blog sayfası bu. Üyeler ne zaman isterlerse buraya yazılar yazıyor; bilgilerini, görüşlerini, düşüncelerini paylaşıyorlar.

Bu blogda Madeleine E. Robins’in çok hoşuma giden bir yazısını okudum. Annelik ile yazarlık arasında ilişki kuran bir yazıydı. Özellikle de Robins’in bir kitabını ilk kez ünlü Barnes and Noble kitapçısının vitrininde gördükleri zaman, o sıralarda biri dokuz, öteki üç yaşında olan iki kızının verdikleri tepkiyi okuyunca güldüm. Bu küçük kızlar annelerinin çevresinde dans ederek “Annem ünlü oldu! Annem ünlü oldu!” diye şarkı söylemişler.

Çocuklar için bir çevre kitabı yazmıştım. O dönemde oğlumun da okulda arkadaşlarına, “Annemin kitabı çıktı. Annem bir yazar.” diye hava attığını anımsıyorum. Hatta arkadaşlarından biri, “Ayşe teyze, nasıl yazıyorsun? Kafandan mı?” diye sormuş ve beni çok güldürmüştü. Ama düşünüyorum da oğlum hiçbir zaman, “Benim annem çevirmen!” diye hava atmaya kalkışmadı. Bizimki kadar çok çeviri konuşulan bir evde bile durum bu yani! Yine de oğlumun henüz küçük olduğunu (9 yaşında) düşünmeyi tercih ediyorum.

Book View Cafe Blog’da okuduğum yazıyla aynı günlerde, The Guardian’da da Maureen Freely’nin bir yazısı çıktı karşıma. ABD’de doğup Türkiye’de uzun yıllar yaşamış yazar, çevirmen, gazeteci ve öğretim görevlisi Freely özellikle Orhan Pamuk’un kitaplarını İngilizceye çeviren kişi olarak tanınıyor. Freely, The Guardian’daki yazısında yalnız olmadığımı hissettirerek içime su serpiyor. Nasıl mı? Yazıdan yaptığım alıntılar, bu sorunun yanıtını verecektir.

“Dünya edebiyatı diye bir şeyin var olma nedeni, bugünün en ilgi çekici yazarlarının aynı zamanda çok yer gezip görmüş okurlar olmaları ve çoğunlukla da çeviri edebiyat okumalarıdır. Gelecek vaat eden Kolombiyalı bir romancı sadece Borges, Conrad ve Faulkner’dan değil, Asya, Afrika ve Avrupa’daki çağdaşı romancılardan da esinlenebilir; bu eserlere edebiyat aracılığıyla vereceği karşılık da dünyanın başka bir ucundaki çağdaşlarının sonraki eserlerini etkileyecektir. Edebiyat çevirmenleri ve onları destekleyen yayınevleri olmasa, bu karmaşık çapraz-aşılama modelleri bir gece içinde yıkılır. Hal böyleyken, insanların bize teşekkür edeceğini düşünürsünüz, öyle değil mi?”

Sanırım cevabın ne olduğunu biliyoruz, yine de Freely’ye kulak vermeye devam edelim:

“Bazen ederler, ama hemen sonrasında da ne kadar berbat bir kariyer seçtiğinizi söylerler size. Bir yerde haklıdırlar aslında, çünkü bu işte ücretler oldukça düşüktür. Bazı çevirmenlerin teliften pay almasına karşın, çoğunluğu ancak ev kirasını ödeyebilecek kadar para kazanır. Batı dilleri dışındaki dillerden çeviri yapan bizler çoğunlukla, bir kitap dünya çapında olay yaratırsa, başka dillere yapılan çevirilerin büyük bölümünün kaynak dili değil, bizim yaptığımız çeviriyi esas aldığını görürüz. Ama genellikle bu işten hiçbir ek ücret almayız ve sözcüklerimizin dünyanın hangi köşesine ulaştığını ancak bizim çevirilerimiz üzerinden çalışan çevirmenler heyecanlı e-postalar gönderdiğinde anlarız.”

“O halde neden bu işi yapıyorsunuz?” diye soracak olursanız, yukarıda yazılanları tekrar okumanızı öneririm. Dünya edebiyatında bir yer bulmak için ille de göze görünür bir kahraman olmak gerekmez. Günün birinde oğlumun da bunu anlayacağına, ben öldükten sonra çevirdiğim kitaplara bakıp benimle gurur duyacağına inanıyorum. Bu işi yapmak için daha iyi bir nedenim olabilir mi?

“Lafı Çevirmeden” köşesi, Remzi Kitap Gazetesi, Ocak 2011

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir