Serseri bir otobüsün düşündürdükleri

İsimler önemlidir. Aileler çocuklarına, alay edilmesi muhtemel bir isim koymazlar örneğin. “Sakar Diş Kliniği” veya “Batır Finans Hizmetleri” gibi bir kuruluşa güvenip de kendinizi ya da paranızı emanet etmezsiniz. Çocuğunuza “Anneleri Çıldırtmak İçin 100 Yöntem” başlıklı bir kitabı alacağınızı da sanmıyorum. Bunlar uç örnekler olabilir ama sonucu değiştirmez: İsimler önemlidir.

Kitap alırken iki olasılık vardır: Ya okumak istediğiniz kitaplar aklınızdadır ve onları alıp çıkarsınız ya da rafları inceler, hoşunuza gidebilecek kitapları seçersiniz. Hakkında hiçbir şey okumadığınız, duymadığınız bir kitapta önce neye bakarsınız peki? Büyük olasılıkla kitabın ismine… Sonra da kapağına, yazarına, yayınevine ve (en sevdiğimiz okur tipiyseniz eğer) çevirmenin ismine. İşte yine aynı noktaya geldik: İsimler önemlidir.

***

Bir süre önce John Steinbeck’in 1947 tarihli “Wayward Bus” isimli kitabının Türkçe çevirisinin düzeltilerini yapma işini üstlendim. Steinbeck ilk okuyuşta değil, farklı kitaplarını okudukça sevdiğim, anladığımı düşündüğüm bir yazar. “Wayward Bus” da yazarın önemli eserlerinden biri. Okura pek çok duyguyu yansıtan, betimlemeler açısından zengin, gözlemleri güçlü bir kitap. Okuma boyunca kaygı, umut, nefret, pişmanlık, bıkkınlık, cesaret, hayal kırıklığı, özgüvensizlik, korku, tutku, öfke gibi pek çok duygu ve durumdan geçiyorsunuz. Kitabın adının tam çevirisinin “ele avuca sığmaz/ /serseri otobüs” olması bence biraz da bundan kaynaklanıyor.

Bildiğim kadarıyla kitap Türkiye’de ilk kez 1961’de Güven Yayınevi tarafından yayımlanmış. Hatta yayınevi 6 Mayıs 1961 tarihli Milliyet gazetesine şöyle bir ilan vermiş (ilanı olduğu gibi yazıyorum, ifadeleri o dönemin diline göre değerlendirmek gerekir): “CENNET YOLU romanının yazarı STEINBECK’in aşk ve ihtiras dolu bir romanı AŞK OTOBÜSÜ GÜVEN YAYINEVİ ŞAHESER ROMANLAR serisinde çıktı.” Çevirmenin ismi belirtilmemiş, başka kaynaklardan da araştırdım ama bulamadım. Daha sonra aynı kitap Bilgi Yayınları (çev. Bilge Koloğlu) ve Kastaş Yayınları (çev. Adil Demir) tarafından da yayımlanmış. Bütün basımlarda romanın adı aynı: “Aşk Otobüsü”.

Yeni çeviriyi okurken aklımda hep aynı soru dönüp duruyordu: Bu kitapta nefretten tutkuya, korkudan öfkeye kadar pek çok duygu var. Olmayan tek şey ise aşk! O halde neden “Aşk Otobüsü”?

Bunun yanıtı basit olsa gerek: Aşk satar! Jane Austen’ın ünlü romanı “Aşk ve Gurur”u ele alalım. Orijinal adı “Pride and Prejudice”, yani “Gurur ve Önyargı”. İtiraf edelim, diğeri kadar çarpıcı bir başlık değil. Herhalde yayıncılar da bu nedenle “Aşk ve Gurur” gibi daha etkileyici bir isim kullanmışlar.

Aslında bu tablo bizi yine çevirinin sınırları sorunsalına götürüyor. Eminim ki aranızda, başlıkların bire bir çevrilmesi gerektiğine inananlar olduğu gibi, kitabın içeriğine uygun olduğu sürece, belli bir ölçüde “yaratıcı” esneklik olabileceğini savunanlar da vardır. Birine yanlış, diğerine doğru demenin mümkün olmadığına inanıyorum. Sözgelimi Steinbeck’in kitabı “Serseri Otobüs” diye de çevrilebilirdi ve yanlış olmazdı. Öte yandan “Tutku Otobüsü” de uygun bir çeviriydi çünkü kitaptaki en baskın duygu tutkuydu. Ve böylece, yayınevinin onayıyla, Steinbeck’in kitabı “Tutku Otobüsü”ne dönüştü. Eğer okurların dikkatini daha fazla çekebilecekse, içeriğe de uygunsa neden olmasın? Kitaplar okunmak için değil midir sonuçta?

Elbette klasikler her devirde okunur, okunmalıdır. Ama arada bir eserlerin de tozlarını almak gerekir çünkü zaman bazı şeylerin üstünü örter. Üstelik insan, alıştıklarını doğru kabul eder ve onlara tutunmak ister. Oysa bakış açıları değiştirilebilir. Ve Herakleitos’un dediği gibi “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.” Yeter ki değişikliklerin ayakları yere sağlam bassın.

 

“Lafı Çevirmeden” köşesi, Remzi Kitap Gazetesi, Ağustos 2011

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir