2009 yılındayız ve hâlâ çevirinin sınırlarını, çeviri metinlerin göreli lezzetini, yanılma paylarını, çevirmenin yazılı değil ama zihnine kazılı olan doğruluk yeminlerini tartışıyoruz. Sevgili gezgin şövalyem Don Quijote’nin yaratıcısı Cervantes ise bakın 1605 yılında, İtalyan şair Ludovica Ariosto’nun “Çılgın Orlando” adlı şiirinin çevirisinden ve çevirmen-kaptan Jerónimo de Urrea’dan nasıl söz ediyor:
“Sayın Kaptan keşke onu hiç İspanya’ya getirip İspanyolca kılmasaydı, değerinden çok şey kaybettirdi. Şiir kitaplarını başka dile çevirmeye çalışan herkes de aynı şeyi yapacaktır; çünkü ne kadar büyük dikkatle ve beceriyle çevrilseler de, doğdukları dilde taşıdıkları değere erişemezler.”
Cervantes, bu görüşünü kitapta bir rahibin ağzından dile getiriyor. Ne kadar da kendinden emin konuşuyor, öyle değil mi? Kendi adıma şiir çevirisinden çok çekindiğimi daha önceki yazılarda da birkaç kez dile getirmiştim. Ama bırakın şiir gibi “özel bir alanı”, düz yazılarda, hatta bilimsel metinlerde bile çevirmenin peşini bırakmıyor şu “kuşku” belası.
***
1999’dan bu yana çevirdiğim kitaplar arasında pek çok çevrebilim çalışması da yer alıyor. Terimlerine hakim olduğumu sandığım bu alandaki çevirilere bir yenisini ekliyorum bugünlerde. Ama çeviri o kadar hınzır bir deniz ki, ne zaman dalgalanacağı belli olmuyor. Deneyim eşliğinde güvenli sularda yüzdüğümü zannederken, dün gece son derece sıradan bir sözcük beni epeyce uğraştırdı.
Sözcük “everyday”… Yani en basit haliyle “her gün” olarak bilinen ama bağlama göre farklı şekillerde de çevrilebilen bir sözcük. Ne kadar basit değil mi? Değil aslında. Parmaklarım klavyenin üzerinde hızla ilerliyordu (malûmunuz, çevirmen her zaman bir işi “yetiştirmeye” çalışıyordur). “Everyday products” şeklindeki kullanım için “gündelik ürünler” yazıverdim. Henüz cümleyi tamamlayamamıştım ki durdum. “Gündelik” ne demekti tam olarak? “Günlük” ile “gündelik” arasında fark var mıydı? Neden bu sözcük bende sadece “yevmiye” ya da “temizliğe gitme” çağrışımı yapıyordu?
Çeviriyi bir kenara bırakıp bu iki sözcük arasındaki farkları araştırmaya başladım. Türk Dil Kurumu’na göre “gündelik”:
- (isim) Gün hesabıyla veya her gün ödenen para, yevmiye
- (isim) Günlük iş
- (sıfat) Her günkü, yevmi
- (sıfat) Her gün yayımlanan, her gün çıkan
Başka kaynaklarda da “her gün meydana gelen, yevmiye” gibi anlamlar veriliyor.
Yine TDK’ya göre “günlük”:
- (sıfat) O günkü, o günle ilgili
- (sıfat) Üzerinden gün geçmiş veya geçecek
- (sıfat) Her gün yapılan, her gün yayımlanan, her gün çıkan
- (isim) Günü gününe tutulan hatıra, günce, muhtıra
- (isim, edebiyat) Günü gününe tutulan anı yazısı veya bu yazıları içine alan eser, günce
Bu tanımlara bakılırsa “günlük süt, günlük gazete, günlük haber” demek mümkün. Ama “gündelik gazete” demek de yanlış değil. Yine de ne “günlük ürünler” ne de “gündelik ürünler” içime sinmiyordu bir türlü. Benim kafam bu kadar karışırken, okurun kafasını karıştırmak niye? “Her gün kullandığımız ürünler” diyerek çıktım işin içinden. Yine de dün geceden beri aklımda aynı sözcükler dönüp duruyor. Çevirmenlik zor iş kardeşim! İnsan bazen bildiğini sandıklarını bile aslında bilmediğini fark ediyor. Çevirinin güzelliği de bu olsa gerek.
***
Bütün bunları düşündükten sonra Cervantes’e hak vermek mi gerekiyor? Elbette ki hayır ama değil şiir, basit bir sözcük bile yeri geliyor insanı nasıl da uğraştırıyor. Anlamların akışını, bütünlüğünü nasıl da değiştiriyor, dikkatsiz gözlerde nasıl da değişiyor. Ama neyse ki romantik şövalyemin maceraları, âdeta bir su gibi akıp giden çevirisiyle mesleğime olan sevgimi tazeliyor…
- Not: Haziran sayısında sözünü ettiğim “olağan-içi” adlı kitabın yazarı “George” değil, “Georges Perec”. Düzeltir, özür dilerim. olağan-içi, Georges Perec, çeviren: Zeynep Bengü, Everest Yayınları, İstanbul, Nisan 2009
- La Mancha’lı Yaratıcı Asilzade Don Quijote, Miguel de Cervantes Saavedra, çeviren: Roza Hakmen, şiirleri çeviren: Ahmet Güntan, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, Şubat 1999, 3. baskı
“Lafı Çevirmeden” köşesi, Remzi Kitap Gazetesi, Temmuz 2009