Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kanunu / Madde 1 – (Değişik: 6/3/1986 – 3266/1 md.)
18 yaşından küçüklerin maneviyatı üzerinde muzır tesir yapacağı anlaşılan mevkute ve mevkute tanımına girmeyen diğer basılmış eserler aşağıdaki maddelerde gösterilen sınırlamalara tabi tutulur.
Demek ki bu kanunun temel amacı, 18 yaşından küçükleri korumak-mışşş. Bu amaçla, Başbakanlık bünyesinde bir kurul oluşturuluyor-muşş. Bu kurulda en az on beş yıl kamu hizmeti yapmış bir üye (Başbakanlık seçiyor), idari görevlerde bulunmuş bir hakim ya da Cumhuriyet savcısı (Adalet Bakanlığı seçiyor), üst kademe bir İçişleri Bakanlığı yöneticisi, iki Talim ve Terbiye Kurulu üyesi (Milli Eğitim Bakanlığı seçiyor), bir tıp uzmanı (Sağlık Bakanlığı seçiyor), güzel sanatlar dalında ün yapmış (!) bir üye (Kültür Bakanlığı seçiyor), sosyal bilimler dalında akademik kariyer yapmış ve en az doktor unvanını almış bir üniversite öğretim elemanı (YÖK seçiyor), bir Din İşleri Yüksek Kurulu üyesi (Diyanet İşleri Başkanı seçiyor), basından bir üye (Ankara, İstanbul ve İzmir Gazeteciler Cemiyetlerinin adayları arasından Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü kurayla belirliyor) görev yapıyor-muşşş.
Bu insanlar ne yapıyor-muşşş? Süreli olan veya olmayan basılı eserlerin 18 yaşından küçükler için zararlı olup olmadığına karar veriyor-muşşş. Bir de bu kurul, gerekli görüldüğünde çeşitli soruşturmalarda bilirkişi olarak hizmet veriyor-muşşş.
***
Yıllar yılı kitapların şu ya da bu nedenle toplatıldığı, yakıldığı, yazarların tutuklandığı, şairlerin öldürüldüğü, okur olamamış insanların eleştirmen oluverdiği, eli kalem tutmayanların ahkam kesiverdiği ülkemde, şimdi de bir çevirmen sorguya alındı. Yukarıda bahsettiğimiz kurulun verdiği bilirkişi raporu doğrultusunda, Chuck Palahniuk’un “Ölüm Pornosu” kitabı sakıncalı bulundu ve kitabı Ayrıntı Yayınları için çeviren Funda Uncu karakolda “Manken misin?” gibi ilginç bir soruya ve psikolojik tacize maruz kaldı. Çoğu zaman “yok” sayılan çevirmen, karakola alınacak kadar “var”mış demek ki!
Daha önce Sel Yayıncılık da William S. Burroughs’un “Yumuşak Makine” kitabını bastığı için suçlanmıştı. Üstelik yine görüşüne başvurulan, kerameti kendinden menkul bu kurul, söz konusu kitapta “konu bütünlüğünün olmadığı”, “anlatım bütünlüğüne riayet edilmediği” gibi olağanüstü (!) değerlendirmeler de yapmıştı.
***
Burada, çeviriden çok daha ciddi bir sorunumuz var bana kalırsa. Zaten çocuk edebiyatı kapsamında olmayan bir kitabın uygunluğunu, çocukları muzır neşriyattan koruduğu öne sürülen bir kurul mu belirliyor? (Hatırlıyorum da çocukluğumda bizim evde de gayet etkili çalışan bir kurul vardı. Annem ve babamdan oluşan bu kurul, çocuk edebiyatının en önemli eserlerini seçer, “bizim” kitaplığımıza dizerdi. “Onların” kitaplığında duran “Jane Eyre”ı okumak için bile izin almak gerekirdi örneğin. Adı üstünde, “çocuk edebiyatı” çocuklar içindi.)
Peki bundan sonra ne olacak? Kitapları önceden onaya mı sunacağız? İçinde “güzel sanatlar dalında ün yapmış” bir üyenin bulunduğu anlı şanlı kurulun olurunu almadan parmak kıpırdatamayacak mıyız? Her gün gazetelerde, televizyonlarda pek çok “pornografi” çeşidine maruz kalırken, edebi eserleri mi cezalandıracağız?
***
Son söz, Oscar Wilde’dan gelsin: “İnsanların gayri ahlaki dedikleri kitaplar, insanların kusurlarını gösteren kitaplardır.” Kim bilir, belki yarın-öbür gün Wilde da yasaklılar listesine girer. Vakit varken bol bol okuyalım.
“Lafı Çevirmeden köşesi, Remzi Kitap Gazetesi, Temmuz 2011